Dyatlov Geçidi Anıtı |
Anlatamaya başlamadan önce sizlere ölen kişileri tanıtmak istiyorum:
Olayın kısaca özeti şöyledir; 9 üniversiteli genç kamp yapmak için Ural Dağları'na tırmanışa başlarlar. Çoğu profesyonel olan bu dağcı grubunun bütün üyeleri Ural Teknik Üniversitesi mezunu kişilerdir. Dağcı grubu, tırmanışa hazırlanmak için 25 Ocak 1959 tarihinde Ivdel’e varmışlardır. Buradan ise, otobüs ile Vizhai’ye devam etmişlerdir. Ekibin üyelerinden Yuri Yudin Vizhai’de ayağını burkarak yolculuğunu sonlandırmış, devam edememiştir. Bu tuhaf tesadüf ileride onun için aslında bir şans olmuştur, çünkü yolculuğa devam eden dokuz Rus dağcı, son olarak 27 Ocak günü görülmüşlerdir. Gençlerin fotoğraf makineleri olması da olayla ilgili bir çok görüntünün bizlere ulaşmasına olanak sağlamıştır, aynı zamanda bu 9 öğrenci Dyatlov Günlüğü adı verilen bir günlük tutarak, her biri kendi duygularını ve yaptıklarını an ve an not etmiştir. Günlüğün tamamını okudum ve bu olaya günlükten dikkatimi çeken bazı bölümleri aktararak başlamak istiyorum;
Dyatlov Günlüğünden Satırlar (30 Ocak 1959)
Yazan Kişi: Lyudmila Alexandrovna Dubinina (Lyuda) - Sol |
11:45'te yola çıktık...
Bu sene ki kar yüksekliği geçen senekinden baya az, bu nedenle sürekli durup kızaklarımız da biriken sulu karı temizlememiz gerekiyor. Saat 17:30 civarında bir geçitte durduk, bugün çatırda ki ilk gecemiz, çocuklar mini sobayla uğraşıyor ve çadırın tavanını çarşaflarla sağlamlaştırıyorlar, bir şeyleri tam, bir şeyleri eksik yapsak ta akşam yemeğine oturduk. Yemekten sonra ocağın etrafında uzun süre güldük, şarkılar söyledik... Hatta bizim Zinaida mandolin öğrenmeye çalıştı, sonra tekrar bir tartışma açtık, gerçi bu süre boyunca yaptığımız tartışmaların konusu genelde aynıydı, sevgi ve aşk! Sonra çadırımıza girdik, küçük asma ısıtıcı etrafına sıcaklık üflüyordu, uzak bir köşeye ben ve Zinaida yerleştik, hiç kimse sobanın altında uyumak istemedi, bizde oraya Yorga'yı yerleştirmeye karar verdik, çadırın diğer ucunda da Şaşa oturuyordu, yani bu geceki nöbetçimiz, Yorga ise sobadan gelen sıcaklığa iki dakika bile dayanamadan yer değiştirdi, ve diğer tarafa geçti. Bu sırada çok feci beddualar savurarak hepimizi hain ilan etti! Bu olaydan sonra uzun süre uyuyamadık, bir şeyler konusunda münakaşa ettikten sonra nihayet ortalık sessizliğe büründü.
Günlükten Notlar;
Yazan Kişi: Nikolay Thibeaux-Brignolle (Tibo) |
Denedim ama başaramadım;
İşte böyle belirsiz bir tur
Dyatlov Günlüğünden Notlar (1 Şubat 1959)
Yazan Kişi: Zinaida Alekseevna Kolmogorova (Zina) |
İşte bu not günlükteki son not, sayfaların devamı boş ve dehşet verici esrar başlıyor...
Dubinina, Slobodin, Semyon Zolotaryov (yere bakıyor) ve Thibeaux-Brignolle (ön) |
Cesetleri bulan adli tıp uzmanı anlatıyor:
"Ben bir şeyleri paketlemekle meşgulken, uzman korkunç bir çığlık attı. Yaklaştığımda, yüzülmüş kafa derisinin altında ezilmiş kafatasını gördüm. İkinci kafatası da aynı şekilde. Haliyle soru işaretleri belirdi: Bu nasıl olabilirdi? Ben hemen telefona sarıldım ve o sırada Lozva'da toplantı halinde olan devlet komisyonundan kriminalist/savcı Ivanov'u aradım. 'Olamaz!' dedi, 'Donmuşlardı ya!' 'Olmuş işte' dedim, 'Gelir misiniz lütfen?' Gelenler oldu mu, olmadı mı? Hatırlayamıyorum ama Ivanov bizzat geldi. Hepimiz korku içindeydik. Bu manzara hepimizi sarsmıştı. İçi saf alkolle doldurulmuş fıçılar getirildi ve hepimiz soyunarak fıçıların içine girdik. Kimsenin bir açıklama yapmaması bizi çok tedirgin etmişti."Adli tıp raporunda bulunan yeni cesetlerin kafataslarındaki kırığın 17 cm kadar içeriye girdiği yazıyordu. Dünyadaki en ıssız bölgelerin birinde dokuz gencin çadırlarını bıçakla yararak çıplak bir şekilde kaçmaları ve kısmında hiç yara izi yokken, bir kısmında inanılmaz kırılmalar ve derilerinin yüzülmesi durumunu kim açıklayabilirdi. Adli tıp raporuna göre; yeni bulunan cesetlerin kaburga kemikleri de tamamen kırılmıştı. Öğrenciler çadırı yararak ani bir şekilde kaçtıklarına göre acaba çadırlarının kapısını hiç tahmin etmedikleri bir varlık açmış olabilir miydi? Bulunan bir cesedin ise gözleri yoktu, daha da ilginci dili de kökünden itibaren kayıptı.
Baş Adli Tıp Uzmanı;
"Bunu düşünebiliyor musunuz? Önümde adli tıp incelemesi sonuçları var. Hangi cesede ait olduğunu söyleyemeyeceğim, buna yetkim yok. Dil, kökünden itibaren kayıp! Donma yüzünden bir dil nasıl kaybolabilir? Ne tür darbe veya çarpma sonucu? Bu soru cevap bekliyor."Bu kadar esrar perdesi yetmezmiş gibi, adli tıp raporları devam ettikçe gizemde artıyordu. Çünkü cesetlerin üzerinde inanılmaz derecede radyoaktif kalıntı bulunmuştu. O dağlık bölgede radyoaktif etki çok düşük olsa da cesetlerin üzerinde bir şehre yetebilecek seviyede radyoaktif kalıntıya rastlanmıştı. Şimdi dikkat edin, işin en ilginç bölümlerine geliyoruz. Böylesine karmaşık bir trajedinin nasıl ve neden olduğu araştırılırken bölgedeki güvenlik birimleri bir birlerine telgraf çekmeye başlarlar; bu dağlık bölgenin üzerinde uçan bir takım dairesel cisimler görülmüştür. Bunu sadece güvenlik birimleri değili çevredeki yerel kabileler de görmüşlerdir.
Güvenlik Görevlisi:
"Belli gruplar orada sürekli nöbet tutuyordu. 31 Mart tarihinde, bu nöbetçi gruplardan biri, oradan füze gibi bir şeyin geçtiğine şahit olmuş. Tam o vadiye doğru değil de, o bölgeye doğru. Sabah saatlerinde, çoğu kişi uyanık iken görülmüş ve buna tanık olan çok fazla insan var. Fakat bir telsiz telgraftan sonra hiçbir şey yapmamışlar. Telgrafta ise şöyle yazıyormuş: 'Dokuz ceset yetmedi mi?'""Dokuz ceset yetmedi mi?" Hala kaynağı çözülememiş olan bir telgraf, dönemin savcısı ve araştırmacıları bu telgrafın varlığını onaylıyorlar. Fakat nereden ve kimler tarafından telgrafın çekildiği ile ilgili kimsenin bir bilgisi yok. Çoğu kişinin bölgede gördüğü uçan daireler, gizemli ışıklar ve telgraflar, sıra dışı kırıklar ve yara izleri, en ilginci ise cesetlerin üzerinde sıra dışı radyoaktif bulgular bu katliamı ancak uzaylıların yapabileceğine dair bir takım fikirler öne sürülmesine neden oldu.
Bir Subayın olay zamanı adli tıp raporuna kaydedilen sözleri şunlardır;
"17 Şubat 1959'da ben görev başındayken gökyüzünde güney istikametinde çok yoğun duman çıkaran, parka beyaz renkli bir daire göründü, bu duman topunun ortasında yıldız büyüklüğünde parlak bir ışık vardı, uçan cisim yaklaşık 80 dakika boyunca ben ve diğer askerler tarafından gözlemlendi."Bölgede görev yapan meteoroloji uzmanının Rus Polisine sunduğu Rapor;
"Emniyet Müdürlüğü Baş komiserine;17 Şubat 1959, bu tarihte, yerel saatte 6:30'da gökyüzünde olağan dışı bir cisim göründü, kuyruklu yıldız gibiydi, kuyruk ince bulutu anımsatıyordu. Bir süre sonra ise yıldız kuyruğundan ayrılarak diğer yıldızlardan daha parlak ışık saçmaya başladı ve uzaklaştı, sonrasında ise duman çıkaran ve tıpkı dolunaya benzeyen büyük bir daireye dönüştü. Bu daire gittikçe küçüldü, fakat parlaklığı azalmadı, en sonunda oldukça küçük bir daireye dönüştü ve 40 dakika hareket ettikten sonra uzaklaşarak kayboldu."
Mansiler |
"Dokuz kişi Ölüler Dağı'na gitmiş ve onlardan bir daha haber alınamamış."
Mansiler |
Cesetleri bulan adli tıp uzmanı anlatıyor:
"Mesele bizim için tam bir bilmeceye dönüşmüştü. Doktorlar ve uzmanlar olayı kapattıktan sonra yırtılmış çadır benim yazıhanemdeydi. Dış taraftan kesikler tespit edildiği andan itibaren bu cinayet Mansilere isnat edilmişti. 'Kesinlikle Mansilerdir, başka kim olabilir' şeklinde hüküm çıkmıştı. Bu konu çok ciddi bir şekilde tartışılıyor ve hatta bazı öfkeli çevreler Mansilere şiddet uygulanmasını talep ediyordu. Yüksek mercilere, çocukların yukarıya değil, aşağıya doğru kaçtıklarına dayanarak, bunu Mansilerin yapmış olamayacağı konusunda ısrar etsem de, bu kanıtlar görmezden gelindi. Fakat biz yine de Mansiler konusunda alınan kararları uygulamadık. Bir gün ben çadırı incelerken fark ettiğimiz bir detay, Mansileri maruz kalacakları kötü muamelelerden kurtardı. Yanımdaki terzi arkadaşım bana hayatı boyunca bunca dikiş yaptığını ve bu çadırın kesilmiş kısmındaki ipliklerin şekline bakılırsa, çadırın içeriden kesildiğini söyledi. Bu am da artık herşeyin hazır olduğu dönemdeydi. Leningrad'a yolladığımız çadırın incelenmesinden sonra , uzmanlar, çadırın gerçekten de içeriden kesildiğini teyit ettiler. Bu defa daha zor bir soru doğdu: Onları çadırdan bu şekilde kaçmak zorunda bırakan şey ne idi?"İddialardan bir diğeri de Rus ordusunun yaptığı gizli bir silah deneyi sonucunda bu gençlerin öldükleriydi. Kayıp gençleri arama çalışması yapan askerlerin şüpheli tutumları ve Rus gizli servisinin bölgedeki varlığı, görülen tuhaf ışıklar ve gençlerin bedenlerindeki açıklanamayan yara izleri. Radyoaktif kalıntılar, orada, yani Dyatlov Geçidinin Ural Dağlarında gizli bir silahın denendiği ile ilgili teorilerin güçlenmesine katkı sağlamıştı. Fakat 1959 yılında nasıl bir silah böyle bir etki yapabilirdi ki? Bu soru da yanıtsız kaldı! Bir süre sonra nedensiz bir şekilde devlet baskısıyla soruşturma sonlandırıldı ve savcılık dosyasına öğrencilerin ölüm nedeni olarak şu cümleler yazıldı;
"Üstesinden gelmekte aciz kaldıkları bilinmeyen bir güç."
Yapılan bütün incelemeler sonucunda savcılık gençlerin ölümünün üstesinden gelemedikleri bir güç nedeni ile kaynaklandığı kararını verdi. Fakat bu güçün ne olduğu bulunamadı. Aradan 60 yıl geçmesine rağmen Dünya genelinde hiç bir uzman, hiç bir araştırmacı bu 9 gencin ölümündeki sırrın ne olduğuna dair mantıklı bir açıklama getiremedi. Savcılık bu dosyayı, "bilinmeyen bir gücün etkisiyle gerçekleşen ölüm" ifadesini kullanarak noktaladı.
Yuri Krivonischenko'nun Kamerasından Çıkan Son Görüntü |
Dyatlov Geçidi Anıt Mezarı - Rusya'nın Yekaterinburg kentindeki Mikhailovskoe Mezarlığı'nda |
Film: Şeytan Geçidi
Bu içerik Harun İstenci tarafından aşağıda belirtilmiş olan kategoriler altında oluşturulmuş ve yayınlanmıştır. İçeriğin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur. | İstenci Systems
1997 yılında İstanbul'da dünyaya geldi ve memleketi Kastamonu. Çocukluğundan bu yana bilgisayar sistemleri üzerinde çalışıyor ve internet üzerinde içerik üretiyor...
Harun İstenci Resmi Web Sitesi | Hakkında Daha Fazla > |
Yorum Gönder
Yorum alanı herkese açıktır. Olağan dışı bir yorum algılandığında topluluk politikalarımız gereğince 24 saat içinde kaldırılacaktır.