1950'lerde jet motorların uçaklarda kullanılmaya başlanmasıyla 1960'larda havayolu taşımacılığında bir talep patlaması olmuştu. Havacılık tarihinin ilk
jumbo jet modeli
Boeing 747’nin tohumları da 1960'ların ortalarında atılmıştı PAN AM yani Pan American World Airways
Boeing’den 350-400 kişi taşıyabilen bir uçak yapmasını istediğinde büyük uçakların tarihi de yazılmaya başlanmıştır.
Boeing 747 projesinin başındaki isim ve
Boeing 747’nin babası olarak bilinen Joe Sutter ve ekibi
Boeing’in içinde bulunduğu mali dar boğaza ve ellerindeki kısıtlı zamana rağmen projeyi tamamlamayı başarmıştı. O yıllarda hiç kimse
jumbo jetlerin yolcu taşımacılığında parlak bir geleceği olacağını düşünmüyordu. Özellikle
Concorde’dan sonra herkes geleceğin ses hızının üzerinde olduğu noktasında birleşmişti. Ancak
süpersonik jetlerin pahalı birer oyuncak olduğu çok geçmeden anlaşıldı. Hem üretim maliyetleri hem de yüksek yakıt tüketimleri
süpersonik jetler yerine yolcu başına düşük maliyetleri sahip yüksek kapasiteli, büyük, hatta dev yolcu uçaklarını ön plana çıkarttı…
Ölü bir proje olarak doğan
Tupolev Tu-144,
Boeing’in sadece prototip olarak ürettiği 2707 ve son olarakta 2000 yılında kazasından sonra
Concorde tarihe karışarak ses hızının üzerinde seyahat etmeyi tarihin tozlu sayfalarında bıraktılar, artık herkes havacılığın geleceğini düşük maliyetler de, yani tek seferde mümkün olduğunca fazla yolcuyu taşıyabilmek olduğunu biliyordu.
Boeing 747 ve onunla yakın zamanda piyasaya çıkan dönemin en büyük uçak üreticilerinden
McDonnell Douglas’ın
DC-10 modeli yüksek kapasitelere, operasyon başını yüksek, ancak yolcu başına düşük maliyetleri ile havayolu firmalarının göz bebeği oldu.
Boeing 747’nin ürün gamı genişlemeye devam ederken,
DC-10 bir takım tasarım hataları nedeniyle büyük kazaları karışıyor ve bu hem
McDonnell Douglas markasının hem de
DC-10’un imajını sarsıyordu. 1988 yılında son
DC-10 üreten
McDonnell Douglas, yeni 3 motorlu modeli
MD-11’in ilk uçuşu için gün sayıyordu.
Airbus A340 ile aynı zamanlara denk gelen bir proje aşamasından sonra rekabetin tam ortasına doğan
MD-11 Avrupalı rakibi
Airbus A340’a karşı verdiği savaştan mağlup ayrılacaktı.
MD-11’in gökyüzüyle buluşmasından 2 sene sonra, 1992 yılında
McDonnell Douglas tarihinin en iddialı projesini açıkladı.
Süper Jumbo olarak nitelendirilen uçak çift katlı bir yapıya sahipti, yeni modelin ismi
MD-12'ydi.
MD-12 klasik 3 sınıf konumlandırması 375 yolcu kapasiteli olacaktı, tüm koltukların ekonomi sınıfı olması halinde ise 515 kişilik kapasiteye ulaşacaktı.
MD-12 bu yapısıyla kendisinden yıllar sonra piyasaya çıkacak olan
Airbus A380’i andırıyordu.
MD-11’in devam niteliğinde, ancak ondan çok daha büyük olan ve
MD-12’nin dört motorlu olması planlanıyordu. 1992 yılında projenin açıklanması havacılık dünyasında büyük bir sansasyon yaratmıştı, ilk kez tam manası ile çift katlı bir uçaktan bahsediliyordu,
Boeing 747’nin karakteristik kalbur tasarımın ötesinde, kuyruk kısmına kadar uzanan 2. kat, yolcu kapasitesi açısından da büyük bir ilerleme vaat ediyordu ve
MD-12, 22 yıldır havacılık dünyasının dev jeti olan
Boeing 747’den bile daha fazla yolcu alacaktı. Yeni modelin
Boeing 747’yi tahtından indireceği konuşulmaya başlanmıştı.
1990 yılında patlak veren Körfez savaşının havacılık sektörüne yansımaları çok acıydı, sektör 1908’den 1990’a kadar elde ettiği kâra eşit miktarı 1991-1992 yılları arasında kaybetti.
Pan American World Airways,
Eastern Airlines ve
Midway Airlines gibi üç büyük devin uçak filolarının
Mojave Çölünde kaderine terk edildiği bir kriz ortamında
MD-12’nin hiç şansı yoktu.
McDonnell Douglas MD-12’yi 1996 yılında gökyüzüyle buluşturmayı hedefliyordu, ancak çift katlı uçak geliştirmek ve üretmek büyük bir bütçe gerektiriyordu.
McDonnell Douglas 1990'lı yıllarda yaşadığı mali krizle giderek derinleşiyordu.
MD-11 projesinden beklenen verimin alınamaması ardından süper
jumbo jet projesi içinde tehlike çanları çalmaya başlamıştı.
McDonnell Douglas’ın
MD-12 projesinde yaşadıkları,
Boeing’in
747’yi üretirken yaşadıklarının bir tekrarı gibiydi aslında. Ancak
McDonnell Douglas’ın arkasında
Pan American World Airways gibi sadık bir müşterisi yoktu.
Boeing 747 daha geliştirme aşamasındayken
Pan American World Airways 25 adet sipariş vermiş ve
Boeing'in dar boğazdan kurtulmasına vesile olmuştur. Ancak
MD-12 tek bir sipariş bile alamadı. Firmaların uzun menzilli uçak alımı gibi ince eleyip sık dokudukları bir konu üzerinde de hele ki havacılık tarihinin en büyük krizinin üstüne kimse
MD-12 için sipariş vermedi. Medyanın desteğine ve onca sansasyona rağmen
McDonnell Douglas MD-12 projesini iptal etti.
MD-12 sadece bir proje olarak kaldı, bir tane bile üretilemedi. Proje tozlu raflardaki yerini aldıktan yıllar sonra
Airbus A380 göklerde süzülmeye başladı. Tüm dünyanın uzun menzilli, yüksek kapasiteli uçak ihtiyacı artmışken ve
Boeing 747’de eskimiş iken ortaya çıkan
Airbus A380, günümüzde çift katlı yolcu uçağı hayalinin en somut halini yansıtıyor.
MD-12 verileri;
Genel Özellikler |
MD-12 |
Mürettebat |
2 kişi |
Yolcu Sayısı |
430 ila 511 arası |
Uzunluk |
63.40 metre |
Kanat açıklığı |
64.92 metre |
Kuyruk yüksekliği |
22.55 metre |
Kanat alanı |
543.1 m² |
Maksimum kalkış ağırlığı |
430,500 kg |
Menzil |
14,825 km |
Tipik yer hızı |
1,050 km/h |
Motorlar (x4) |
4× General Electric CF6-80C2 turbofans, 61,500 lbf (274 kN) her birinde |
Yazının içeriği Kerem Gök adlı kişinin YouTube kanalından alınmıştır.
Bu içerik Harun İstenci tarafından aşağıda belirtilmiş olan kategoriler altında oluşturulmuş ve yayınlanmıştır. İçeriğin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur. | İstenci Systems
Harun İstenci Hakkında
1997 yılında İstanbul'da dünyaya geldi ve memleketi Kastamonu. Çocukluğundan bu yana bilgisayar sistemleri üzerinde çalışıyor ve internet üzerinde içerik üretiyor...
Yorum Gönder
Yorum alanı herkese açıktır. Olağan dışı bir yorum algılandığında topluluk politikalarımız gereğince 24 saat içinde kaldırılacaktır.